SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3464 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ ح و حَدَّثَنَا ابْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ أَخْبَرَنِي مُحَمَّدٌ أَوْ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُجَالِدٍ قَالَ اخْتَلَفَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ شَدَّادٍ وَأَبُو بُرْدَةَ فِي السَّلَفِ فَبَعَثُونِي إِلَى ابْنِ أَبِي أَوْفَى فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ إِنْ كُنَّا نُسْلِفُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَبِي بَكْرٍ وَعُمَرَ فِي الْحِنْطَةِ وَالشَّعِيرِ وَالتَّمْرِ وَالزَّبِيبِ زَادَ ابْنُ كَثِيرٍ إِلَى قَوْمٍ مَا هُوَ عِنْدَهُمْ ثُمَّ اتَّفَقَا وَسَأَلْتُ ابْنَ أَبْزَي فَقَالَ مِثْلَ ذَلِكَ

 

Şu'be'nin haber verdiğine göre Muhammed veya Abdullah b. Mücâlid şöyle dedi:

 

Abdullah b. Şeddâd ve Ebû Bürde, selef (selem) konusunda ihtilâf ettiler. Beni, İbn Ebî Evfâ'ya gönderdiler. Kendisine selemi sordum. Şu karşılığı verdi:

 

Biz Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir ve Ömer (r.a.) zamanlarında buğday, arpa, kuru hurma ve kuru üzümde -İbn Kesîr, "Yanlarında bunlar bulunmayan bir kavme" sözünü ilave etti- selem yapardık.

 

Sonra (Ebû Davud'un üstadları Hafs b. Ömer ve İbn Kesîr) ravi'nin şu sözünde ittifak ettiler: "İbn Ebzâ'ya sordum. O da (Ebû Bürde'nin söylediğinin) benzerini söyledi."

 

 

İzah:

Buhari, selem; İbn Mâce, ticârât

 

Buharî'nin rivayetinde bu ravi; Abdullah b. Ebî Mücâlid olarak gösterilmiştir. Buradaki lereddüd ravive aittir.

 

Buhari ve Ebû Davud'un rivayetlerinde selem konusunda ihtilâfa düşen zatların; Abdullah b. Şeddâd ve Ebû Bürde olduğu görülmektedir. İbn Mâce'nin rivayetinde ise; Ebû Bürde'nin yerine Ebû Berze yer alır. Bunun bir yazım hatası olup, doğrusunun Ebû Bürde olması muhtemeldir.Hadisten anladığımıza göre; Abdullah b. Şeddâd ve Ebû Bürde, selem konusunda ihtilâfa düşmüşler. Sarihlerin belirttiğine göre; ihtilâf konusu, müslemün ileyhin (satıcı) elinde bulunmayan malda selemin caiz olup olma­dığı imiş. Yani selemin caiz olması için akit yapıldığı zaman malın müsle­mün ileyhin elinde bulunmasının şart olup olmadığında ihtilâf etmişler ve meselenin hükmünü sorması için İbn Mücâlid'i, sahâbî Ebû Evfâ'ya gön­dermişler. Ravilerden İbn Kesîr'in bildirdiğine göre, Ebû Evfâ; kendilerinin Hz. Nebi (s.a.v.) ve sonraki iki halifesi devirlerinde, buğday, arpa, kuru hurma ve kuru üzümde, bu mallar ellerinde olmayan insanlarla selem mua­melesi yaptıklarını haber vermiştir. Hafs b. Ömer'in rivayetinde ise; kendi­leri ile selem muamelesi yapılan insanların seleme konu olan mallara sahip olmadıklarına dair bir kayıt yoktur. Bu kayıt, Buharî'de de mevcut değildir. İbn Mâce'nin rivayeti ise, İbn Kesîr'in rivayeti gibidir.

 

Hem İbn Kesîr hem de Hafs b. Ömer'in bildirdiklerine göre İbn Mücâ­lid aynı soruyu Abdurrahman b. Ebzâ'ya sormuş, ondan da aynı cevabı al­mıştır.

 

Hadisin,,İbn Kesîr kanalı ile gelen rivayetine göre; selemin sahih olması için, akit yapıldığı zaman müslemün fîh'in (akde konu olan mal), müslemün ileyh (satıcı)'in elinde bulunması şart değildir. Yani bir kimse, şartlarına ria­yet ederek, karşılığını şimdiden alıp, belli olan ileriki bir tarihte teslim et­mek üzere elinde olmayan bir malı satabilir.

 

Âlimlerin cumhuru, vadesi dolduğu zaman teslimi mümkün olması şar­tıyla mevcut olmayan bir malda selemin caiz olduğu görüşündedir. Delilleri bu hadistir.

 

Hanefîlere göre; selem akdine konu olan malın, akit yapıldığı andan tes­lim vaktine kadar piyasada mevcut olması şarttır. Bu görüşün delili; "Sala­hı görününceye kadar, meyvede selem akdi yapmayınız." manasındaki hadistir. Rasûlullah, burada, olmayan bir şeyde selemin caiz olmayışına işa­ret etmiştir. Çünkü salahı görünmeyen (âfetten emin hale gelmeyen , kızarıp sulanmayan) meyve henüz meyve sayılmadığı için yok hükmündedir.

 

Süfyân-ı Sevrî ve Evzaî de Hanefîlerle aynı görüştedir.