NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
عُمَرَ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ ح و
حَدَّثَنَا
ابْنُ
كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا
شُعْبَةُ
أَخْبَرَنِي
مُحَمَّدٌ
أَوْ عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مُجَالِدٍ قَالَ
اخْتَلَفَ
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
شَدَّادٍ
وَأَبُو
بُرْدَةَ فِي
السَّلَفِ
فَبَعَثُونِي
إِلَى ابْنِ
أَبِي
أَوْفَى
فَسَأَلْتُهُ
فَقَالَ إِنْ
كُنَّا
نُسْلِفُ
عَلَى عَهْدِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَأَبِي
بَكْرٍ
وَعُمَرَ فِي
الْحِنْطَةِ
وَالشَّعِيرِ
وَالتَّمْرِ
وَالزَّبِيبِ
زَادَ ابْنُ
كَثِيرٍ
إِلَى قَوْمٍ
مَا هُوَ
عِنْدَهُمْ
ثُمَّ
اتَّفَقَا
وَسَأَلْتُ
ابْنَ
أَبْزَي
فَقَالَ
مِثْلَ
ذَلِكَ
Şu'be'nin haber
verdiğine göre Muhammed veya Abdullah b. Mücâlid şöyle dedi:
Abdullah b. Şeddâd ve
Ebû Bürde, selef (selem) konusunda ihtilâf ettiler. Beni, İbn Ebî Evfâ'ya
gönderdiler. Kendisine selemi sordum. Şu karşılığı verdi:
Biz Rasûlullah (s.a.v.),
Ebû Bekir ve Ömer (r.a.) zamanlarında buğday, arpa, kuru hurma ve kuru üzümde
-İbn Kesîr, "Yanlarında bunlar bulunmayan bir kavme" sözünü ilave
etti- selem yapardık.
Sonra (Ebû Davud'un
üstadları Hafs b. Ömer ve İbn Kesîr) ravi'nin şu sözünde ittifak ettiler:
"İbn Ebzâ'ya sordum. O da (Ebû Bürde'nin söylediğinin) benzerini
söyledi."
İzah:
Buhari, selem; İbn
Mâce, ticârât
Buharî'nin rivayetinde
bu ravi; Abdullah b. Ebî Mücâlid olarak gösterilmiştir. Buradaki lereddüd
ravive aittir.
Buhari ve Ebû Davud'un
rivayetlerinde selem konusunda ihtilâfa düşen zatların; Abdullah b. Şeddâd ve
Ebû Bürde olduğu görülmektedir. İbn Mâce'nin rivayetinde ise; Ebû Bürde'nin
yerine Ebû Berze yer alır. Bunun bir yazım hatası olup, doğrusunun Ebû Bürde olması
muhtemeldir.Hadisten anladığımıza göre; Abdullah b. Şeddâd ve Ebû Bürde, selem
konusunda ihtilâfa düşmüşler. Sarihlerin belirttiğine göre; ihtilâf konusu,
müslemün ileyhin (satıcı) elinde bulunmayan malda selemin caiz olup olmadığı
imiş. Yani selemin caiz olması için akit yapıldığı zaman malın müslemün
ileyhin elinde bulunmasının şart olup olmadığında ihtilâf etmişler ve meselenin
hükmünü sorması için İbn Mücâlid'i, sahâbî Ebû Evfâ'ya göndermişler.
Ravilerden İbn Kesîr'in bildirdiğine göre, Ebû Evfâ; kendilerinin Hz. Nebi
(s.a.v.) ve sonraki iki halifesi devirlerinde, buğday, arpa, kuru hurma ve kuru
üzümde, bu mallar ellerinde olmayan insanlarla selem muamelesi yaptıklarını
haber vermiştir. Hafs b. Ömer'in rivayetinde ise; kendileri ile selem muamelesi
yapılan insanların seleme konu olan mallara sahip olmadıklarına dair bir kayıt
yoktur. Bu kayıt, Buharî'de de mevcut değildir. İbn Mâce'nin rivayeti ise, İbn
Kesîr'in rivayeti gibidir.
Hem İbn Kesîr hem de
Hafs b. Ömer'in bildirdiklerine göre İbn Mücâlid aynı soruyu Abdurrahman b.
Ebzâ'ya sormuş, ondan da aynı cevabı almıştır.
Hadisin,,İbn Kesîr
kanalı ile gelen rivayetine göre; selemin sahih olması için, akit yapıldığı
zaman müslemün fîh'in (akde konu olan mal), müslemün ileyh (satıcı)'in elinde bulunması
şart değildir. Yani bir kimse, şartlarına riayet ederek, karşılığını şimdiden
alıp, belli olan ileriki bir tarihte teslim etmek üzere elinde olmayan bir
malı satabilir.
Âlimlerin cumhuru,
vadesi dolduğu zaman teslimi mümkün olması şartıyla mevcut olmayan bir malda
selemin caiz olduğu görüşündedir. Delilleri bu hadistir.
Hanefîlere göre; selem
akdine konu olan malın, akit yapıldığı andan teslim vaktine kadar piyasada
mevcut olması şarttır. Bu görüşün delili; "Salahı görününceye kadar,
meyvede selem akdi yapmayınız." manasındaki hadistir. Rasûlullah, burada,
olmayan bir şeyde selemin caiz olmayışına işaret etmiştir. Çünkü salahı
görünmeyen (âfetten emin hale gelmeyen , kızarıp sulanmayan) meyve henüz meyve
sayılmadığı için yok hükmündedir.
Süfyân-ı Sevrî ve Evzaî
de Hanefîlerle aynı görüştedir.